Türk Tarih Kurumunun eski başkanı, “Ermeni Göçü” ve “Soykırıma Sürgün” kitaplarının yazarı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, ABD Başkanı Joseph Biden’in 1915 olaylarını “Ermeni Soykırımı” olarak nitelendiren açıklaması üzerine özel bir röportaj verdi.
Osmanlı topraklarında kurulan ilk Ermeni terör örgütü olan Kara Haç Cemiyeti’nin faaliyetlerinden 1923’te Ermenilere ödenen 1,3 milyar dolarlık tazminata kadar tüm detayları Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu anlattı.
Türk Tarih Kurumu’nun 15 yıl başkanlığını yapan ve konuyla ilgili pek çok kitap yazan Yusuf Halaçoğlu, Ermeni meselesinin tarihini ve bugününü anlattı.
– Osmanlı Devleti’nin sürgünü sırasında neler yaşandı?
– 1812’den itibaren Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Avusturya ve İtalya Osmanlı topraklarında misyoner okulları açtı. Tabii ki, Amerika Birleşik Devletleri tarafından yönetiliyorlardı. 1845’te gelen Amerikalı misyonerler bile sadece gayrimüslimlerin kayıtlı olduğu okullar açmaya başladı. Yüzyılın sonunda sadece Almanya, İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından kurulan okulların sayısı 1.244 idi ve bunların 625’i Amerika Birleşik Devletleri’ndeydi. Bu okullar ile milliyetçilik fikri sadece Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Hıristiyanların zihinlerinde aşılandı.
– O dönemin süper güçlerinin Osmanlı Ermenileri ile ilgili planları nelerdi?
– Bağımsız bir Ermeni devleti kurma fikriyle hareket ettiler. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında imzalanan San Stefano (Yeşil) Barış Antlaşması’nın 61. maddesinde “Ermenilerin yaşadığı bölgelerde reformlar yapılacağı” hükmü yer alıyordu. Rusya, İngiltere ve Almanya, Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamayı planladı. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Hıristiyanları kendi taraflarına çekerek üstünlük ve nüfuz için yarıştılar. Rusya, Ermenilere desteğini göstermek için böyle bir yazıya yer verdi.
– Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk Ermeni terör örgütü ne zaman kuruldu?
– 1878’de Berlin Antlaşması’nın imzalanmasıyla, Ermenilerin çoğunlukta olduğu Erzurum, Sivas, Van, Bitlis ve Elazığ’da reformlar yapmak üzere Van’da Kara Haç Derneği kuruldu. Bunlar, Amerika’daki Ku Klux Klan ırkçı örgütü gibi tamamen ırkçı, yasadışı derneklerdi. Hınçak 1881’de Cenevre’de ve 1889’da Tiflis’te Taşnaktsutyun’da kuruldu. Bu örgütlerin tüzüklerinde savaş ve silahlarla bir Ermeni devleti kurmayı amaçlayan hükümler yer alıyordu. Bir Osmanlı bankasına baskın düzenlediler, Sultan Abdülhamid’e suikast düzenlemeye çalıştılar ve Osmanlı yanlılarını, Ermeni olmayanları ve devlet adamlarını öldürdüler. Sultan Abdülhamid’in Cuma namazının ardından Şeyhülislam ile bir dakikalık görüşmesi, suikastten kaçınmasına yardımcı oldu. Osmanlılar onları tutukladı ve adalete teslim etti.
– O sırada Anadolu’da kaç Ermeni yaşıyordu?
– Ermeniler Doğu Anadolu dahil hiçbir ilde çoğunluk oluşturmadılar. Bitlis, Müslümanlara göre yüzde 33 nüfusuyla en yoğun nüfuslu bölgedir. Anadolu’nun toplam Ermeni nüfusu yüzde 19’dur. Bu grupların çoğu Müslümanları kazanmak ve kaçırmak için sivilleri öldürdü. Ermeni çeteleri 1915’ten önce etnik temizliğe başladı.
– Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na girdiğinde Ermeniler ne yaptı?
– Osmanlı Birinci Dünya Savaşı’na girdiğinde Ermenilere, “Bizim tarafımızı tut, savaştan sonra sana üç vilayette özerklik vereceğim” dedi. Ancak Ermeniler bunu kabul etmedi. 1914’te Osmanlılar dört cephede savaşırken: Çanakkale, Kafkaslar, Musul ve Filistin, 23 yerde Ermeniler ayaklandı. İletişimi engellemek için telgraf kablolarının ve silahların taşınmasını engellemek için demiryollarının bulunduğu önemli yerleri ele geçirdiler.
– 17 Nisan’da ne oldu?
– 17 Nisan’da Van işgal edildi. Bu bölgede 80 bin kişi öldürüldü. Genç kızlar, tecavüze uğradıkları ve işkence gördükleri Akdamar Kilisesi’ne götürüldü. Kadınlar, iffetlerini korumak için kendilerini Van Gölü’ne attılar.
– Ermeniler neden sözde “soykırım” anma günü olarak 24 Nisan’ı seçtiler?
– 24 Nisan’da Ramgavar, Armanekan, Hınçak ve Taşnak örgütünün 235 üyesinin gözaltına alınmasına karar verildi, ancak bu kişiler sadece cezaevlerine gönderildi. Yani öldürülmediler. Bugün Ermenilerin “soykırım günü” dediği 24 Nisanı Sırf “fikirlerin yazarları” tutuklandığı için, o günü “soykırım” günü olarak hatırlıyorlar. Ancak kimse öldürülmedi.
– Osmanlılar tehcir sürecini yönetirken ne gibi önlemler aldı?
– Tüm valilere, tehcir edilen Ermenilerle nasıl başa çıkılacağı ve hangi önlemlerin alınacağı konusunda bildiriler gönderildi. Faaliyetler, katılanlara yiyecek, güvenlik ve ibadet sağlamak ve gerektiğinde hastaneler kurmayı içeriyordu. Değerli eşyalarını da taşımalarına izin verildi. Bir yandan, dünyayla savaşırken sınır dışı edilenleri korumak için askeri güç sağladığınızı düşünün. Osmanlı İmparatorluğu’nda kiliseler, gittikleri her yerde ibadet etmek için inşa edildi. Yetişkinler için günlük 60 manat ve küçükler için 20 manat tahsis edildi. Talat Paşa’nın imzasıyla diğer devletlere yardım etmesine izin verildi.
– Sınır dışı edilme sırasındaki ölümlerin nedenleri nelerdi ve kimler?
– Ermeniler bazı gruplar tarafından akınlar sırasında yolda öldürüldü. Sayı bilinmemekle birlikte, ölü sayısı 8500 civarındaydı. Bu cinayetler devlet tarafından değil, haydutlar tarafından işlendi. Ekim 1915’te bu baskınlardan sorumlu 1.673 kişi askeri mahkemeye çıkarıldı. Bunların arasında, görevlerini ihmal eden veya yapmayan hükümet yetkilileri de vardı. Örneğin, Özel Teşkilat’ın iki üyesi yargılandı. 1.673 kişiden 67’si ölüm cezasına çarptırıldı. Böylece devlet suçluları cezalandırdı.
– Toplamda kaç bin Ermeni tehcir edildi, kaç tanesi geri döndü?
– Araştırmamıza göre, yaklaşık 500.000 yer değiştirme oldu. 1918 fermanından sonra hazırlanan bir belgede Osmanlı topraklarında 644.900 Ermeni’nin yaşadığı belirtiliyor. Bu Anadolu’dan hiç ayrılmayanların verdiği bir rakam. Mesela Kastamonu ve İstanbul’daki Ermeniler tehcir edilmedi, oldukları gibi kaldılar. Etnik bir grubun yok edilmesi söz konusu değil.
– Ermeniler Biden’in açıklamasından sonra tazminat talep edebilir mi?
– 1918 yılına kadar Balkan göçmenleri Ermeniler tarafından terk edilmiş evlerde yaşıyordu. Ermeniler döndüklerinde göçmenler tahliye edilecek ve ev Ermenilere verilecekti. Ancak IDP eve eklemeler yaparsa veya Ermeni malına zarar verirse, Osmanlılar ona tazminat ödeyecekti. O sıralarda 218.000 Ermeni geri dönmeyip Amerika’ya göç etmişti. ABD ile Türkiye arasında 1923 yılında imzalanan bir anlaşma ABD’deki Ermenilere 1,3 milyar dolar tazminat sağladı. Amerika’daki Ermeniler bu parayı çoktan aldılar. Amerika Birleşik Devletleri 900 milyon dolar tazminat gönderdiğinde, “Ödeyecek kimse kalmadı. Daha fazlasını göndermeyin” dedi. Bugün bir hak iddia edemezler.
Biden neden şimdi “soykırım” kelimesini kullanıyor?
– Türkiye, Suriye’de Kürt devletinin kurulmasını “Fırat Kalkanı”, “Barış Çeşmesi”, İdlib operasyonları ile engelledi ve PYD bastırıldı. Böylece Amerika istediği Ortadoğu haritasını değiştiremedi. Amaçları Türkiye’yi sıkıştırmak ve kendi içine hapsetmek.
– Biden’in “İstanbul” yerine “Konstantinopolis” kullanmasını nasıl açıklayabiliriz?
– Aslında Biden’in “Bunu tekrar etmemek için söylüyorum” ifadesi, bu davanın Türkler tarafından yürütüldüğü anlamına geliyor ve bugün daha ağır bir şekilde “başka bir suç işlememekle” suçlanıyor. Konstantinopolis kelimesiyle Yunanistan’a jest yaptı ve “biz senin yanındayız” demek istedi. Aslında Ermeniler Amerika’nın ilgisini çekmiyor. “Soykırım” terimi, Amerika’nın yalnızca politikalarına hakim olmak için kullandığı bir unsurdur. Karabağ savaşı sırasında Amerikan sesi yoktu.
– Bundan sonra Türkiye ne gibi adımlar atmalı?
– Biden, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 11. maddesinin birinci fıkrasını ihlal etti. “Soykırım” ile ilgili herhangi bir mahkeme kararı yok. Bu durumda, ABD Başkanı yasadışı hareket etti. “Nefret suçları” denen uluslararası bir hukuk var. Bir toplumu aşağılamak ve önyargı ile suçlamak nefret suçudur. Biden, mahkeme kararı olmaksızın bizi soykırımla suçluyor. Biden tarafından işlenen tam bir nefret suçudur. Amerika Birleşik Devletleri başkanı olsa bile mahkemede cevap vermelidir. Türkiye’nin Biden’ı dava etmesi gerekiyor. “Amerikalıların Kızılderilileri katlettiğini, İkinci Dünya Savaşı sırasında Pasifik’te Japonların öldürülmesini tanıdığımızı ve Ruanda’daki Fransız katliamının soykırım olduğunu söylemeliyiz.”
– 15 yıldır öncülük ettiğiniz Türk Tarih Kurumu’nun tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Türk Tarih Kurumu’nun başına geçtiğimde orada bir Ermeni merkezi vardı ve orada çok sayıda genç vardı. Hepsini yok ettiler. Tepkilerini yeterince görmüyorum. Televizyonda konuşmaları gerekiyor.